Biyokimya mesleğinin tanımı

Biyokimya, biyolojik sistemlerin kimyasal yapı ve işlevlerini moleküler düzeyde inceleyen bir bilim dalı olup....

Biyokimya lisans eğitimi veren üniversiteler

Biyokimya bölümü lisans eğitimi Türkiye'de ilk Ege Üniversitesi Fen fakültesinde başlamıştır.Daha sonra 2011 yılında Sivas Cumhuriyet.....

Biyokimya ve canlılar

Biyokimya, bitki, hayvan ve mikroorganizma biçimindeki bütün canlıların yapısında yer alan kimyasal maddeleri ve canlının yaşamı boyunca sürüp giden kimyasal....

Karbohidratlar

İnsan ve hayvan vücudunda glikojen, bitkilerin yapısında nişasta ve selüloz olarak yer alan karbonhidratlar (CHO); karbon, hidrojen ve oksijen atomlarından meydana gelmiş organik bileşiklerdir.....

Enzimlerin Biyokimyadaki yeri ve önemi

Bir kimyasal tepkimeye sebep olan ve onu hızlandıran, çoğunlukla Protein yapısında olan organik Maddeye Enzim denir.....

Pages

Sitemize Hoşgeldiniz

27 Aralık 2014 Cumartesi

Deri check-up'ı DNA'yı inceliyor



Cilt sağlığını belirleyen en önemli etkenlerden bir tanesi cilt hücreleri içindeki DNA'lardır. Deri hem en büyük organımız olması nedeniyle hem de dışarıyla en fazla temasta olan organ olmasından dolayı bakıma en muhtaç bölümdür.


Plastik cerrah Dr. Dilek Avşar, cilt sağlığı ve yıpranmaların önüne erken geçebilmek için deri check up'ı denilen yöntemin uygulanabileceğini belirtiyor. Bu çalışmada DNA'da estetik açıdan etkili olan parametreler inceleniyor.
İLK OLARAK ELASTİKİYET AZALIYOR
Cilt yaşlanmaya başladığında sıkılığı ve elastikiyeti azalır ve ciltte sarkmalar başlar. İlk kategoride elastikiyeti ve sıkılığı sağlayan kollejen üreten genler incelenir.Kollejen yapımının azalması ve kollejenlerin yaşlanması elastikeyet kaybı ve sarkmayla sonuçlanır.Genetik yapı kollejen üretiminde ve kollejenin dayanıklılığında önmelidir.Bu kategorideki inceleme ile ciltteki erken kırışıklığın,sarkmanın önlemleri alınabilir. 
CİLTTE ÇATLAMA GEVŞEKLİĞE BAKILIYOR
İkinci katogoride ise glikasyon durumu incelenir. Glikasyon, vucutta işlenmeden kalmış kalan fazla şekerin elastin ve kollejene bağlanmasıdır ki bu tüm vucudu yaşlılığa götüren en büyük etkendir. Ciltte oluşan glikasyonla ciltte çatlama, incelme, kendini onaramama, gevşeklik ve kızarıklık görülür.
GÜNEŞİN ZARARLI ETKİLERİ
Üçüncü kategoride güneşin zararlı etkileri ve pigmentasyon genleri incelenir. Yaşlanma ve lekenme durumu için önemli olan genler incelenerek bu yönde tedbir alınması sağlanır. Dördüncü kategori de ise vücutta hastalık yapan serbest radikallerin deriye ait genleri incelenerek; genetik olarak serbest radikallerle vucutta savaşan antioksidanların kabiliyetleri tespit edilir.Serbest radikaller;erken yaşlanma,deride mat görünüm,lekelenme ve sarkmalar yapar. Antioksidanlarda onları engllemeye yönelik çalışır.
HASSASİYET VE İLTİHAP YAPAN GENLER
Beşinci kategori ise deride hassasiyet ve inflamasyon yapan genler incelenir. Bu sayede ciltte  iyileşmenin geçıkmesi,kızarıklık ve şişkinlik(ödem) gibi cildi yıpratıcı sorunlarla karşılaşılabilir. Toplam bu 5 kategorideki genler incelenerek kişinin bu bölümlerde zayıf ve güçlü olduğu yönler ortaya çıkarılır.Yapılacak tedaviler ve alınacak önlemlerle zayıf olan yönler desteklenmiş ve güçlü oldugu kısımlara da gereksiz yatırımlar yapılmamış olur. Doğru ve kişiye özgü yol haritası ile de kişinin cildindeki erken yaşlanma bulguları geciktirilir ve iyi yaş alması sağlanır.

Bakteri ve virüsleri hapseden cihaz



Bağışıklık sorunu bulunan fareler üzerinde denenen, "hafif röntgen ışını elektrostatik filtresi" (SXC ESP), fareleri, havada bulunan hastalık yapıcı her türlü bakteri ve virüsler, çok küçük parçacıklar ve alerji yapan maddelerden koruduğu bildirildi.

Washington Üniversitesi'nden Prof. Pratim Biswas başkanlığında yapılan araştırmanın sonuçları Applied and Environmental Microbiology adlı bilimsel dergide yayımlandı.

Cihaz hakkında açıklamada bulunan Biswas, biyolojik terör saldırılarında kullanılan etkin maddelere karşı da tam koruma sağladığı kanıtlanan SXC ESP'nin çok amaçlı kullanım potansiyeli taşıyan bir cihaz olduğunu söyledi.

Biswas, SXC ESP'nin havadaki parçacıkları daha önce hiçbir zaman başarılamamış ölçüde yüksek bir verimlilikle filtrelemesinin yanında, etkisiz hale getirdiğinin altını çizdi.

Cihazın, benzeri yüksek verimli hava temizleme cihazları gibi evlerde, işyerlerinde ve hatta uçak kabinlerinde kullanım alanı bulunduğunu belirten Biswas, bu cihazlara göre çok daha verimli olarak çalışan SXC ESP'nin kullanılmasının da daha kolay olduğuna işaret etti.

Biswas, cihazın, solunum hastalıkları ve solunum alerjileri bulunan kişiler, küçük çocuklar ve ameliyathanelerdeki hastaların iç mekanlarda, havadaki mikroplara karşı korunmasının yanı sıra; elektrik santrallerinin, havadaki çok küçük parçacıklardan arındırılmasından, dizel egzozu parçacıklarının hapsedilmesine kadar pek çok potansiyel kullanım alanı bulunduğunu vurguladı. 

-Cihaz nasıl çalışıyor-

Havadaki parçacıklara son derece verimli bir şekilde elektrik yüklemesi yapan cihaz, daha sonra bir elektrik alanı yardımıyla bu parçacıkları hapsediyor.

Bundan sonraki aşamadaysa hapsettiği parçacıklara şua veren cihaz ve bu parçacıkları tıpkı güneşteki mor ötesi ışının yaptığı gibi foto iyonize etmek suretiyle tamamen yok ediyor.

Deriden yapay sperm ürettiler



İngiliz bilim insanları yaptıkları araştırma sonucunda, insan derisinde bulunan kök hücreler kullanılarak döllenmeyi sağlayan yumurta ve sperm üretmeyi başardı
İngiltere'de, Cambridge Üniversitesi'nden bilim insanları doku hücresinden yapay olarak yumurta ve sperm hücresi üretti. Üretilen hücrelerin yaşla birlikte üreme sistemiyle ilgili sorunlar ortaya çıkınca kullanılması hedefleniyor. Hücrelerin cinsiyet hücrelerine dönüştürülmesi bir hafta sürdü. Daha önce bu deney yapılmamıştı. Ancak bu ilk adımla hücrelerin cinsiyet hücresine dönüştürülme potansiyeli ortaya çıkmış oldu. Bu başarılı deneyin bir sonraki adımı ise sperm ve yumurta hücrelerini farelere enjekte etmek ve hücrelerin gelişip gelişmediğini gözlemlemek olacak. İngiliz kanunları ülkede, yapay hücrelerin kısır kişilere naklini yasaklıyor. Ancak kanun tekrar revize edilirse, çiftlerden alınan doku hücreleri, tüp bebek tedavisi kapsamında yumurta ve sperm hücrelerine dönüştürülecek. Bir kadının cildindeki hücreden ancak yumurta yapılabiliyor. Kadının hücreleri Y kromozomundan mahrum bulunuyor. Erkeklerin doku hücreleri ise teorik olarak, hem yumurtaya hem de sperme dönüştürülebiliyor. 

KÖK HÜCREDEN FARE YAVRULARI 

Cambridge Üniversitesi'ne bağlı Gurdon Enstitüsü'nde görev yapan ve bilim dünyasının uzun süreden beri beklediği araştırmayı yürüten Azim Surani, "Bizim bu hücrelerden üreme hücresi yapmamız imkânsız değil ancak onları kullanabilmemiz başka bir deney konusu" diye konuştu. 2012'de Japon bilim insanları farelerin kök hücrelerinden üreme hücreleri yapmış ancak aynı şeyi insan hücreleriyle yapmayı başaramamıştı. 2009'da ise Newcastle Üniversitesi araştırmacıları kök hücrelerden üreme hücreleri yaptığını iddia etmiş ancak yazdıkları makalenin sadece iddialar ve intihallerle dolu olduğu ve gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkmıştı. 2002'de ise ABD'li bilim insanları bir erkeğe ait kök hücreden erkek ve dişi fare yavruları üretmeyi başarmıştı. Sheffield Üniversitesi'nde görev yapan araştırmacı Allan Pacey ise Surani'nin ürettiği üreme hücrelerinin başka amaçlar için de kullanılabileceğini açıkladı. Pacey, kanser tedavisinde kullanılan ilaçların zararlı olup olmadığını ortaya çıkarmaya yönelik testlerde bu hücrelerin kullanılabileceğini söyledi 

Trigliserit, kolesterol kadar önemsenmiyor!


Birçok insan iyi ve kötü kolesterol seviyesi hakkında bilgi sahibiyken, az sayıda kişi trigliserit oranını ölçtürür. Oysa kandaki yağ oranı incelendiğinde, dikkat etmeniz gereken sadece kolesterol değildir
Hekimler tarafından önemle incelenen kandaki trigliserit oranı, son yıllarda bilinçli bireyler tarafından da dikkate alınmaya başlandı. Trigliseritin ne olduğundan kısaca bahsetmek gerekirse, kanda doğal olarak bulunan yağ asitleri olduğunu söyleyebiliriz. Trigliseritler moleküler anlamda incelendiğinde ise yapısında, üç yağ asidi ve bir gliserol olduğu görülür. Trigliseritler, yağların temel yapı taşı olmalarının yanında onları bağırsakta kolay emilir hale getirmekle de görevlidirler. Vücuda dışarıdan alınan yağlar, karaciğere varmadan önce trigliseritlerde ayrıştırılırlar. Karbonhidrat, protein ya da yağ kaynakları fazla miktarda alınacak olursa; karaciğere gönderilemeyen enerji fazlası, ihtiyacımız olduğunda kullanılmak üzere yağ hücrelerinde depolanır. Kanda gereğinden fazla trigliserit bulunduğunda bu durum kötü kolesterol olarak adlandırılan LDL oranında artışa sebep olur ve damar tıkanıklığı gelişmeye başlar. Trigliserit oranını düşürmek, sandığınızdan kolay ve hızlıdır. İyi ve uygun bir diyetle kısa sürede normal değerlere ulaşılabilir. Bu sebeple trigliserit oranını düşürmeye yardımcı tüyoları bilmek ve vakit kaybetmeden hayata geçirmek gerekir. Birçok insan, iyi (HDL) ve kötü (LDL) kolesterol seviyesi hakkında bilgi sahibidir ancak az sayıda kişi trigliserit oranını merak eder ve ölçtürür. Oysa kandaki yağ oranı incelendiğinde, dikkat etmeniz gerekenler sadece HDL ve LDL değildir. HDL, LDL ve trigliserite ayna anda bakmak ve birlikte yorumlamak gerekir. Trigliserit oranına bakmak için alınan kan örneği, santrifüj yardımıyla temel bileşenlerine ayrılır. Bir süre beklendikten sonra test tüpü incelendiğinde en altta kırmızı kan hücrelerinin, ortada beyaz kan hücrelerinin ve en üste sarı renkte bir plazma tabakasının olduğu çıplak gözle bile görülecek hale gelir. 

BULANIK BİR SIVI HALİNDEDİR 

En üstte biriken sarı renkteki plazma tabakası, bize aradığımız bilgiye ulaşmak için ipuçları verir. Bu sıvı, yağlar da dahil olmak üzere kanda bulunan biyokimyasal maddelerin yoğunluğunu ifade eder. Bu tabaka bulanık ve irinli bir görüntüye sahipse, kanınızdaki yağ oranı yüksek seviyelerde demektir. Tahmin ettiğinizin aksine bu bulanık sıvı, kolesterolünüzün değil, trigliseritinizin yüksek olduğu anlamına gelir! Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; trigliserit seviyesi kolesterol düzeyi kadar önemsenmiyor. Maalesef doktorlar da, eksik özen gösteren bu gruba dahil. Oysa yüksek trigliserit oranı, kalp hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığın sebebi ve göstergesi olabilir. Trigliserit oranının 200mg/dl ve üzeri olduğu durumlar, Hipertrigliseridemi olarak adlandırılır. Araştırmacıların hazırladığı raporlara göre, bu seviyenin üzerinde trigliserit oranına sahip kişilerin kalp hastalıklarına yakalanma oranı ciddi şekilde artış gösteriyor. Elbette tek başına trigliserit oranının yüksek olması kişiyi kalp hastası yapmaz. Ancak yüksek orandaki trigliserit, iştah mekanizması üzerinde çeşitli etkiler gösterir. Bilimadamlarının yaptığı araştırmalara göre yüksek trigliserit, doyma hissine ulaşmamızı sağlayan leptin hormonunu baskılıyor. Esasında doyacak kadar yediğiniz bir sofradan kalktığınızda kendinizi hâlâ tam anlamıyla doymuş hissetmiyorsanız, mutlaka trigliserit düzeyinizi ölçtürmelisiniz. Leptin hormonunun baskılanması, metabolizmanızda kırılması zor bir zincir oluşmasına sebep olur. Trigliserit düzeyinizin yüksek olması nedeniyle baskılanmaya başlayan leptin hormonu çok yemenize sebep olur. Vücudunuzda biriken yağ, bir süre sonra sizi obeziteyle kaşı karşı karşıya getirir ve unutulmamalıdır ki aşırı kilo, Hipertrigliseridemi'nin en önemli sebebidir! 

KİLO, ORANI YÜKSELTİYOR 

Trigliserit seviyesini artıran en önemli faktörler, aşırı kilo ve kontrolsüz diyabettir. Elbette sağlıksız yaşam koşulları da sebepler arasında sayılabilir. Mesela fazla kilonuz olduğu halde düzenli egzersiz yapmıyor ve hareketsiz bir yaşam tarzı benimsiyorsanız hiç şüpheniz olmasın ki trigliserit düzeyiniz yükselecektir. Karbonhidrattan zengin besleniyor veya alkol tüketiyorsanız, trigliseritiniz adeta bir roket hızıyla yükselir. Böbrek rahatsızlıkları, hipotroidi ve kalıtsal lipit bozukluklar da trigliserit oranında artışa sebep olan faktörler arasında sayılabilir. 

YEMEK LİSTENİZE EKLEYİN...
Somon balığı: Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, omega 3 ve protein zengini olan somon balığı, triglserit oranında ciddi düşüşe sebep oluyor. 
Baklagilller: Fasulye başta olmak üzere baklagiller, protein ve lif yönünden son derece zengin besin maddeleridir. Baklagillerden alacağınız zengin lif oranı, bağırsaklarınızı adeta temizlemenize yardımcı olurken, tokluk hissi süresini de uzatarak daha az yemenize sebep olur. 
Meyveler: Meyve derken kesinlikle meyve sularından bahsetmiyorum. Meyvenin bizzat kendisini tüketmek, trigliserit oranında ciddi düşüşe sebep olur. Lif yönünden zengin elma ve berry grubu meyveler tüketebilirsiniz. 

TRİGLİSERİT KALP HASTALIĞI RİSKİNİ GÖSTERİYORKan yağları önemlidir. Kolesterol ne kadar önemliyse trigliseridlerin önemi de ondan az değildir. Yazımda bahsettiğim gibi aslında kanınızın santrifüj edildikten sonra ayrışan serum kısmının yağlı olarak görünmesini sağlayan kolesterol değil, trigliseridlerinizdir. Alışılagelmişin dışında olsa da doğruyu söylemek gerekirse, kalp hastalıklarını önlemeye çalışıyorsanız birincil hedef olarak kolesterol yanlış tercihtir. 

KOLESTEROL BİR MASAL MI? 

Gelişmiş ülkelerin diyetlerindeki kötü çocuğun yağ veya kolesterol değil şeker olduğunu savunuyoruz. Kolesterol masalına inanmak, kalp hastalıklarının gerçek sebeplerini ihmal etmemize ve obsesif şekilde etkisi daha az olan kolesterole odaklanmamıza sebep oldu. Kolesterolle ilgili önemli bir masalı ve bu masalın gerçek boyutunu da yazmak gerekli. Trigliserid rakamınızın önemini burada daha iyi anlayabileceksiniz. Masal: Yüksek kolesterol, kalp krizi için önemli bir habercidir. Gerçek: Yüksek kolesterol, kalp krizlerini öngörebilmek açısından değersizdir. Kalp krizi sebebiyle hastaneye başvuran insanların yarıdan fazlasında normal kolesterol değerleri tespit edilmiş ve yüksek kolesterole sahip birçok insanın da sağlıklı kalpleri olduğu görülmüştür. Kalp hastalıklarının genel riskini daha iyi belirleyen şeyin trigliseridlerinizin HDL'nize (iyi kolesterol) oranıdır. Örnek olarak, trigliserid değeriniz 100, HDL değeriniz 50 ise; oranınız 2 demektir veya trigliseridleriniz 150, HDL'niz 30 ise oranınız 5'tir. 2 ve altındaki oranlar mükemmel, 4 ve üzeri oranlar ise yüksek riski temsil eder. 

Enzimlerin Genel Sınıflandırılması ve Adlandırılması


Proteinlerin EnzimOlarakGörevleri
•  Proteinlerin en önemli fonksiyonlarından biri biyokimyasal
reaksiyonlarda katalizör görevi görmeleridir
•  Bu proteinler enzim olarak adlandırılırlar
•  Protein haricinde bazı RNA yapıları da katalizör görevi görür ve enzimlerin içinde yer alır
Enzimler: Biyolojik Katalizörler •  Katali=k ak=viteye sahip biyolojik
moleküllerdir
•  Birçoğu protein olmakla beraber bazıları
RNA yapısındadır
•  Reaksiyon hızlarını 107 kata kadar
hızlandırabilirler
•  Belirli moleküllere (substratlar) karşı
spesifiklikleri vardır
•  Normalde aşırı koşullarda meydana
gelecek reaksiyonların, vücut
koşullarında (daha yumuşak koşullar)
olmasını sağlarlar
•  Reaksiyon esnasında değişikliğe
uğrasalar da reaksiyon sonunda ilk
hallerine dönerler
•  Birçok enzim metal kofaktörleri ve
koenzimleri kullanır

Enzimlerin Sınıflandırılması
•  1) Oksido-Redüktazlar (redoks)
•  2) Transferazlar
•  3) Hidrolazlar
•  4) Liyazlar
•  5) İzomerazlar
•  6) Ligazlar ve Sentetazlar